Mourınho bir gazeteye demeç veriyor; ''Benim eşim futboldan anlamaz ve sevmez. Maçlara bile gelmez. Belki bir kez şampiyonluk maçına. O kadar''
Mourınho’yu karısının bu tutumu çok mutlu ediyordu.
Yani dayatma yok.
Baskı yok.
Mecbur tutma yok.
Ama sevgi var.
Mourınho’da daha yıllar önce bir sevgi adamıydı. Annesi Marıa Julıe bir ilkokul öğretmeniydi. Annesini çok severdi. Annesi de onu. Babası Felix Mourınho ise bir kaleciydi. Yani futbolun içindeki biri.
Portekiz’in şirin kenti Setubal’de doğmuştu. 1963 yılında. Portekiz Milli Takımının dünyaya ilk çıkışı 1966 İngiltere'deki Eusebiıo’lu, Coluna'lı kadrosuyla olmuştu. Yani bu dünya kupası oynanırken Jose Mourınho 3 yaşındaydı.
Futbol oynama konusunda pek yeteneği yoktu. Setubal’de birkaç takımda oynamaya başlamıştı ki pek yetenekli değildi.
Ama lisan konusunda çok yetenekliydi. İngilizceye merakı vardı.
Hayatında dönüm noktası İngiliz futbolunun önemli ismi Bobby Robson ile tanışmak olmuştu. İngilizcesi ile futbol hocalarına tercümanlık yapıyordu. Lizbon’da Teknik Üniversitede Spor Bilimleri Fakültesini bitirmiş ve annesinin bütün ısrarlarına rağmen hayat biçimi olarak futbol dünyasını seçmişti.
Lisan konusunda o kadar iddialıydı ki, Inter ile anlaştığı gün gazetecilere 'Görürsünüz 3 hafta sonra İtalyanca konuşacağım' demişti.
Mourınho iddialı, hırslı, cesur, risk almaktan korkmayan, kendine güveni olan bir hocaydı
2008 ve 2009 yıllarında dünyanın en teknik direktörü seçilmişti. Ballon D’or ödülleri ve niceleri.
Porto ile başlayan Şampiyonlar ligi şampiyonluğu ve Chelsea, Inter, Real Madrid, Manchester Unıted, Roma gibi diğerleri. Şampiyonlar ligi ve neredeyse kaldırılması kalmamış hiçbir kupa.
Mourınho meslek açısından kimseye benzemiyordu. Hatta eski günleri anlatırken şöyle diyor;
''Ben eskiden mesleğe başlarken hiçbir şeyim yoktu. Ama ''Hollandalı Rijkaard'ın çok şeyi vardı. Bugün benim her şeyim var. Rijkaard ise sıfır''…
Mourınho’nun zaten futbol hayatında Türkiye yoktu. Ama kader onu buralara getirdi. Bu Türk futbolu için mükemmel bir olay. Hepimiz bununla gurur duyuyoruz.
Böyle bir efsaneyle gurur duyulmaz mı?
İşte orada bir nokta koyalım. Hepimizin gözünde kendi ''tartılarımız' var. Mourınho son beş senedir bir Osmanlı İmparatorluğundaki gibi bir 'Duraklama çağının' içinde olduğu bir gerçek. Artık 60 yaş yorgunluğu birazcık ruhuna işlemiş. Bir bıkkınlık da söz konusu.
Şunu da eklemek lazım ki Başkan Ali Koç’la da çalışmak zordur. Mourınho ile de çalışmak daha zordur. O yüzden eski canlılığı göremiyoruz. Portekizli hocada çok istekli çalışmıyor sanki. Fenerbahçe takımında bir değişiklik yok sanki.
Gerçekten de merak ediyoruz.
Nerede eski Mourınho acaba?
Hoşça kalın…