Yemin bir şeyi yapacağına veya yapmayacağına dair genellikle kutsal kabul edilen değerler üzerine verilen sözdür…
Her meslek grubunun kendine has bir yemin metni vardır!
Son zamanlarda öyle ilginç olaylarla karşılaşıyoruz ki insan neye inanacağını kime güveneceğini bilemiyor.
Örneğin Narin dosyasındaki gelişmeler, yeni doğan bebeklerin başına gelenler edilen yeminlerin tutulmadığını gösteriyor.
Yemini bozmanın kefareti günlük 130 TL olarak açıklanmış ama 10 günlük kefaret ücreti vebali ödemeye yeter mi acaba?
Kutsal kabul edilen değerler üzerine edilen yeminlerin kabul edilebilir hukuki, vicdani, ahlaki, manevi ölçülere göre uygulanmasını sağlaması gerekenler Diyanet İşleri ve Meclistir…
Ancak onlar da ettikleri yemine sadık kalmak yerine araştırma, soruşturma önergelerini reddetmekle, birbirine ip atmakla, el yükseltmekle meşguller…
Peki, yeminini yerine getirmeyenler için Diyanetin bir uyarısı var mı?
Toplumun maneviyatını, huzurunu bozan bu tutum ve davranışlara rağmen bazı kurum ve kuruluşlardan huzur hakkı adı altında ödeme almak helal midir?
Soran bilen var mı?
Bu konularda toplumu aydınlatması gereken diyanet damadını müftü, kızını vaze olarak atayıp lojman tahsis etmekle uğraşıyor!!
Adaletin simgesi, elinde terazi olan, gözleri bağlı olduğu için karşısın geleni tanımadan adaleti herkese eşit dağıttığına rivayet edilen kadın heykelidir, ancak bazı olaylarda gönünün açıldığı, yapanın yaptığının yanına kâr kaldığı görülüyor, oysaki vazifeyi ihmale sürükleyen merhamet memlekete ihanettir.
Sığınmacı politikamızda farklı değil.
İçeridekiler yetmezmiş gibi Almanya’dan, Lübnan’dan gelenlere de kapımız açık diyoruz. Osmanlıcılık adına bu rolü üstleniyoruz ama Osmanlı kendi döneminde bekarları şehir yapılanmasının en küçük birimi mahalleye bile sokmuyor, toplumun dışında, bekar evlerinde tutuyormuş…
Biz ne olursa olsun gelsin diyoruz, üstelik gelenlerin çoğu ülkesini, ailesini bırakıp kaçan ne idüğü belirsiz güruh…
Göz yumanların kalbiyle dili arasındaki kablonun takılı olup olmadığı belli değil.
Her şeyi yapabilir bir hayat sürüyor utanmıyor.
Eskiden yapılsa insan içine çıkılmayacak hareketleri medeni cesaret olarak gösteriyor.
Mahcubiyet duygusunu ilkellik olarak kabul ediyor.
Ne şekilde olursa olsun daha çok şan, şöhret ve paraya ulaşmaya çalışıyor.
Mahcup olmamak için değil, mağlup olmamak için yaşıyor ve yaptıkları her şeyi meşru görüyorlar…